25 Temmuz 2018 Çarşamba

|BİYOGRAFİ| ŞİNASİ

 ŞİNASİ

İBRAHİM ŞİNASİ(05.07.1826-13.09.1871)
   Makalenin püf noktalarından bahsetmişken tarihimizde makalenin ilk örneğini vermiş olan Şinasi’yi anlatmadan geçmek olmazdı. 1826 yılının ağustosunda İstanbul Cihangirde dünyaya geldi. Babası Mehmet Ağa Osmanlı ordusunda topçu yüzbaşıydı. Babasının Rusya ile yapılan savaştaki ölümü üzerine yetim kaldığında Şinasi yalnızca 2 yaşındaydı. Daha sonra annesi Esma Hanım ile yokluk içinde büyüdü. 
  
Eğitim hayatına mahalle mektebinde başladı ve Feyziye Okulu ile devam etti. Buradaki tahsilini tamamladıktan sonra Tophane Müşiriyet-i Mektubi Kalemine katip adayı olarak girdi. Buradaki görevlilerden Arapça, Farsça ve Fransızca dersleri aldı. İbrahim Şinasinin çalışkan ve başarılı tutumu önce memurluk daha sonra hulefalığa yükselmesini sağladı. 1849 yılında maliye alanında eğitim almak amacıyla Paris’e gitti ama burada maliyeden çok edebiyat ve dil alanında çalışmalar yaptı. Ernest Renan ve ünlü filolog Paul Emile Littre gibi isimlerle tanışma fırsatı yakaladı ve 1851’de Societe Asiatique üyesi olarak kabul edildi.

  1854 Paris dönüşünde bir süre İstanbuldaki eski işine devam etti daha sonra Meclis-i Maarif ve Encüment-i Daniş’te görev aldı. İlerleyen süreçte sadrazam değişiklikleri nedeniyle işinden çıkarıldı ve sonra geri alındı. 1860 yılında Agah Efendi ile tarihimizdeki ilk özel gazete olan Tercüman-ı Ahval gazetesini çıkardılar. Bu gazetede yayınladığı Tercuman-ı Ahval Mukaddimesi ilk makale örneği olarak kabul görmüştür. Bir sene geçmeden tek başına Tasvir-i Efkar adında yeni bir gazete çıkardı. Devleti tenkit etmesi nedeniyle 1863’te Meclis-i Maarif’teki görevine son verildi. 1865 yılında ise gazeteyi Namık Kemale bırakarak tekrar Paris yolunu tuttu. 2 yıllık periyotlarla tekrar İstanbul- Paris seferlerine devam etti ve bu süreçte dil ile ilgili çalışmalar yaptı. 1869 yılında son kez İstanbul’a dönen Şinasi bir matbaa açtı ve eserlerinin basımıyla ilgilendi. 1871’in eylül ayında ise beyninde bulunana ur nedeniyle gözlerini doğduğu topraklar olan İstanbul’da yumdu.

*Dipnot
  Şinasi için edebiyatımızdaki lklerin adamı desek yanlış olmaz herhalde. İlk fabl örneklerini, ilk makaleyi ve ilk tiyatro eserini edebiyatımıza katan kişidir kendisi. Bunun yanında noktalama işaretlerini de ilk olarak o kullanmıştır.

Eserleri
1- Tercüme-i Manzûme (1859)(çeviri şiirler)

2- Şair Evlenmesi (1860)(tiyatro)

3- Müntehabât-ı Eş‘âr (Dîvân-ı Şinâsî). (1862)(şiir)

4- Müntehabât-ı Tasvîr-i Efkâr (1885–1886)(makale)

5- Fatîn Tezkiresi (İlk 52 sayfası mevcut)

6- Tercümân-ı Ahvâl Mukaddimesi (Tanzimat edebiyatındaki ilk makale)

7- Durub-ı Emsal-i Osmaniye (Atasözleri)


İlgili resim

Devamını Oku »

24 Temmuz 2018 Salı

Makale Yazmanın Püf Noktaları

Makale Yazmanın Püf Noktaları

   Merhaba arkadaşlar,
   Bu yazıda “ makale nasıl yazılır ?” sorusunu inceleyeceğiz. Öncelikle makalenin tanımıyla başlayalım. Makale herhangi bir konudaki bir düşünceyi savunduğumuz ya da kanıtlamaya çalıştığımız veya sadece açıkladığımız yazı türüdür ve  öğretici metinler arasında yer alır. TDK bunu şöyle özetliyor : Bilim, fen konularıyla siyasal, ekonomik ve toplumsal konuları açıklayıcı veya yorumlayıcı niteliği olan gazete veya dergi yazısı.
İdeal bir makale için aşağıdaki adımlara dikkat edin;

1-Düşünme
   Her şeyden önce çalışmak istediğiniz konuyu belirleyip bunun sınırlarını netlerştirmeniz gerekir. Yazma amacınızı belirlemek doğru bir başlangıç için çok önemli. Özgün bir konuda çalışmak her zaman faydalı olacaktır çünkü yüzlerce makale yazılmış olan bir konuda aynı şeyleri yazmak tekrara düşmeyi mecbur kılar ve gereksizdir. Karar verilen konuya yakın makaleler incelenmeli ama asla özgünlük kaybedilmemelidir.

2-Tarama
   Yazmaya başlanmadan önce gerekli kaynakalr tespit edilip ilişkili yerleri incelenmelidir. Bu kaynaklar kütüphanelerden bulunan kitaplar veya internet olabiileceği gibi makale bilimsel bi gerçeklik taşımalı olduğu için tez yazıları, konferans sunuları vb. Kaynaklar incelenebilir. Son olarak da yukarda belirttiğimiz gibi önceki makaleler taranmalıdır. Çalışmanızı destekleyecek kaynakları incelemeniz kadar zıt görüşteki kaynakları incelemeniz de önem arz etmektedir.

*(opsiyonel)
   Eğer araştırma konunuz uygunsa veri toplamak için anket yapılması güzel sonuçlar elde etmenizi sağlar.

3-Kurgu
   Toplanan verilere göre yazının gidişatı belirlenmelidir. Girişte konuya nasıl başlanacağını ve sonuçta vermek istediğiniz fikri nasıl sunacağınızı dikkatli bir şekilde kararlaştırmanız gerekir. Burda şu hususlara dikkat edilmeli,
-Giriş bölümünde makalenin genel bir özeti ayrıntıya inilmeden yüzeysel olarak verilmeli
-Şahsi görüşlere göre değilin elde edilen verilere göre hareket edilmeli
-Birbiriyle çelişen ifadeler kullanılmamalı
-Başlıklar mümkünse kısa ve dikkat çekici olmalı
-Gelişme kısmında konunun anlaşılabilmesi için örnekleme, karşılaştırma, tanık gösterme tekniklerine başvurulmalı
-Tekrara düşmeden sade ve akıcı bir dil kullanılmalı

4-Biçim
   Bu kısmı maddeler halinde vermek daha yararlı olacaktır.
-Makalenize, makalenin ve yazarın adının yazdığı bir sayfa ile başlayın
-İçindekiler kısmına sahip olmak okuyucunun aradığını bulmasını kolaylaştıracaktır
-Yazı sola yaslı biçimde ve satır araları 1.25 ila 1.50 cm arasında olmalı
-Sayfa kenarlarındaki boşluk miktarı makalenin istendiği ya da yayınlanacağı yere göre değişiklik gösterdiği için net bir bilgi yoktur
-Makalenizi görsellerle desteklemekten çekinmeyin
-Grafik ve tablo kullanımı hem okuyucunun anlamasını kolaylaştırdığı hem de göze hitap ettiği için faydalı olacaktır
-Son olarak kaynakçayı eklemeyi ve kaynakçanın kurallarına göre doğru sıralama yapmayı unutmayın


   Umarız bu bilgiler size yardımcı olur. Ayrıca yazılmasını istediğin diğer konuları yorumda belirtirseniz daha kısa sürede daha ideal yazıları size ulaştırabiliriz... Bu herhangi bir deneme konusu, herhangi birinin biyografisi veya yine bir konunun püf noktaları olabilir.😊
Devamını Oku »

17 Aralık 2015 Perşembe

|ESSAY| Don't Cry Türkiye


Don't Cry Türkiye

   There was a child called "Türkiye". He was the son of emperor. His father persecuted by some powers before. Because of these percecutions his father died. However he lived for 600 years in fact. Türkiye got upset when his father died, of course. He thought that he would be persecute by the same powers. In fact he loved his father so much, but he was a little bit naughty. While he was living, some unknown people said "We are your uncles, we will help you everytime." They were strangers but very important people in the world. They said "You will be as powerful as us." Actually, his father was the owner of 3 continents and 7 sea as an emperor but he believed them because he didn't have the powers of his father and he wanted to be as strong as his father.

   Then they began to change Türkiye. The benefit owners tried to change his clothes. They said "Be relax, don't cover your body so much." Unfortunately, this idea impressed him and he forgot about his worth which he had for many years. Next, they told him "Have fun,this world is to entertain." He said "Okay" too. He became almost blind. Their plans was working easily because he was an orphan and unexperienced child. He behaved like a drunk and as they gave new ideas, he became drunk again and again. So he lost himself, his glorious history. Even if, they involved in his language. They took his holy book, Kur'an and gave him foreign novels. While he was talking about novels for hours, to understand his own book he had to have some special lessons for years. Of course at the end, he became ignorant. As he became ignorant, he believed more.

   Naturally, Türkiye became an adult. Then he thought about his far past and near past. And he immediately found out that he was wrong. But it was too late. Because he couldn't use his hands and feet, and his organs were useless. His tattoos which hadn't given him any pain while he was getting them, now on hurt him while he was looking at them. After all these events, he started to cry and regretted for everything. But there was an exception. Only his heart was okay. It was difficult to turn back and wave his own flag in the whole world now on. However, his enormous heart believed to do them. In those days, it was autumn and was about to turn to winter. But that heart knew that after every winter, spring would come...

-deneme 1,2
Devamını Oku »

18 Ekim 2015 Pazar

|BİYOGRAFİ| Nurullah Ataç

Nurullah Ataç

   Türk edebiyatının bilinen deneme yazarlarından olan Nurullah Ataç, 1898 yılının 21 Ağustos tarihinde İstanbul'un Beylerbeyi ilçesinde dünyaya geldi. "Hammer'in Osmanlı Tarihi" kitabını Türkçeye çeviren ve aynı zamanda başarılı bir bürokrat olan Mehmet Ata Bey'in oğludur.

    İlkokulu bitirdikten sonra Galatasaray Lisesi'ne kaydoldu ve burada 4 sene okuduktan sonra İsviçre'ye giderek eğitimini burada sürdürdü. Babası öldükten sonra 1919 yılında tekrar İstanbul'a döndü. 2 sene İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde okudu. Bu arada 1921 senesinde Nişantaşı Lisesi’nde Fransızca öğretmenliği yapmaya başladı. Ayrıca Fransızca'yı kendi kendine öğrendi.

   1926 senesinde evlendi ve bu evlilikten bir kızı oldu. Daha sonra Türk Dil Kurumu yayın kolu başkanı oldu. Yazıları Dergah'ta yayımlandı (İlk ve Dergah'ta yayımlanan yazısı: "Türk Tiyatrosunda İlk Göz Ağrısı”). Ayrıca yazıları Dergah dışında da birçok gazete ve dergide yayımlanmıştır (Haber-Akşam Postası, Ulus, Hâkimiyet-i Milliye, Son Havadis, Milliyet, Ülkü, Hayat, Son Posta, Hayat, Darülbedayi) ve Türk tiyatrosu için yol gösterici niteliğindedir. Yabancı klasiklerden çeviriler yapmıştır.

   Yazılarında sade bir dil kullanmayı tercih etmiştir. Dilde yalınlaşmayı savunmuştur. Ona göre yabancı dillerin eğitiminin zorunlu kılınması imkansız olduğuna göre, bu dillerden alınan kelimeler Türkçeleştirilmelidir. O dönemde yazılarda birçok yabancı kelime kullanıldığından yazıları saf Türkçeden oluştuğu için  Attilâ İlhan, Halit Fahri Ozansoy gibi bazı yazarlar, yazılarını "anlaşılmaz" olarak eleştirmiştir.

1945 yılından sonra Cumhurbaşkanlığı çevirmenliği yapan Ataç'ın, 10 sene sonra gut ve şeker hastalığı ortaya çıktı. 1955'te eşinin vefatından 2 sene sonra 1957 yılının 17 Mayıs'ında İstanbul Numune Hastanesi'nde vefat etti.

   Eserleri ise sırasıyla şunlardır:

  1. Karalama Defteri-Sözden Söze
  2. Ararken-Diyelim
  3. Söz Arasında
  4. Okuruma Mektuplar
  5. Günce
  6. Prospero ile Caliban
  7. Söyleşiler
  8. Günce 1-2
  9. Dergilerde
  10. Günlerin Getirdiği



Devamını Oku »

16 Ekim 2015 Cuma

|DENEME| Ağlama Türkiye


Ağlama Türkiye

   Türkiye diye bir çocuk varmış. Padişahın oğluymuş kendisi. Babasına çok zulüm etmişler zamanında. Nitekim babası da çok yaşlanmış ve bu zulümlere dayanamayıp ölmüş. Dile kolay 600 sene yaşamış ama. Türkiye üzülmüş babası ölünce. Aynı zulümlerin ona da yapılacağını biliyormuş. Aslında çok severmiş babasını zamanında. Ama haylazmış biraz. Hayatına devam ederken yolda tanımadıkları birileri "Biz senin amcanız, sana sahip çıkacağız." demiş. Yabancı ama dünyada söz sahibi kimselermiş. "Sen de bizim gibi olacaksın" demişler ona. Kanmış 3 kıta, 7 denizin hükümdarının çocuğu. Tekrar babası gibi olabilmekmiş niyeti.

   Başlamış yenilenme (!) çalışmaları. Önce kıyafetine karışmışlar söz ve menfaat sahipleri. "Ne bu böyle? Biraz rahat ol, aç kendini" demişler. Cazip gelmiş bu fikir. Asırlardır yaşattığı değerlerini bir anda unutuvermiş. Daha sonra "Eğlen! Bu dünya eğlence için var." demişler. Buna da tamam demiş Türkiye. Kör olmuş âdeta gözleri. Öyle ya, içten içe Türkiye'ye suikast planları yapanlar sürekli cazip şeyler sunuyor ve sarhoş ediyormuş bu yetim ve tecrübesiz çocuğu. Sarhoş ettikçe yeni şeyler sunuyor, sundukça da daha fazla sarhoş ediyormuş. Kendini kaybetmiş, benliğini kaybetmiş, şanlı tarihini kaybetmiş Türkiye. Diline dahi karışmışlar. Kutsal kitabını alıp, gavur romanlarını vermişler eline. Yabancı romanlar hakkında saatlerce yorum yapabilen Türkiye, kendi kutsal kitabını anlayabilmek için yıllarca kursa gitmek zorunda kalmış. Kaçınılmaz sonuç olarak da cahilleşmiş tabi. Cahilleştikçe de daha çok kanmış, daha büyük oyunlara gelmiş, daha acımasız kumpaslara maruz kalmış.

   Doğanın kanunu olarak zamanla büyümüş Türkiye. Şöyle bir uzak geçmişine -babasına-, bir de yakın geçmişine bakmış. Bir anda beyninde şimşekler çakmış. Aklı başına geldikten sonra bir de kendisine bakmış. O da ne? Elleri ayakları tutmuyormuş, organları iflas etmiş. Yaptırırken canını acıtmayan dövmeleri, şimdi baktıkça yakıyormuş içini. Ağlamaya başlamış, pişman olmuş bütün bu yaptıklarına. Ama bir istisna varmış. Sadece kalbi sağlam kalmış bu gencin. Bu saatten sonra zormuş eskiye dönmek, bütün dünyada kendi bayrağını dalgalandırmak ama onun bırakın dünyayı; kainatı içine almaya yetecek olan kalbi buna inanıyormuş. Mevsimlerden sonbaharmış o sıralar, kış yaklaşıyormuş. Ama o kalp her kışın arkasından bir bahar geleceğini biliyormuş...

-deneme 1,2
Devamını Oku »

12 Ekim 2015 Pazartesi

Facebook Sayfası



Facebook'da bizi takip etmek ister misiniz?

İşte Facebook sayfamız:

https://www.facebook.com/Örnek-Deneme-Deneme-Yazalım-145019302518842/timeline/

Takipte kalın! ;)
Devamını Oku »

5 Ekim 2015 Pazartesi

|DENEME| Gerçek Sevgi



Gerçek Sevgi

   Sevmek nedir? Üzülmek, korkmak, mutlu olmak gibi bir ruh hali mi? Ya da oturmak, kalkmak, gezmek, yaşamak gibi bi eylem mi?

   Samimi olanlar versin bunun cevabını. Gülü severken dikenini kırmaya çalışmasın. Varsın kanasın, sarsın onu sımsıkıca. Koyu kalplerden çıkan menfaat değil, bitip tükenmek bilmeyen sevgi fışkırsın damarlarından. Sardıkça fışkırsın, etrafına yaysın ve temizlesin bütün zift bağlamış taş kalpleri o menfaat denen beladan.

   Öyle ya, bazıları bütün korkulara göğüs gererek sever. En büyük korkuları ayrılıktır onların. Üzeleceğini, ağlayacağını bile bile sever. Çünkü her gözyaşının farklı bir anlamı olduğunu bilir. Her biri bir sevgi damlasıdır onun için. Dolup taşar gözlerinden. Onların mutlulukları da farklıdır. Bir farklı çarpar kalpleri. Sığdıramazlar kalplerine. Çünkü dünyaları değil; dünyalara değişmeyeceklerini taşırlar yüreklerinde.

   O halde bir ruh hali değildir sevgi. Peki ya bir eylem midir? Öylesine oturup kalkınca içinde anlam veremediği bir şey hisseder mi insan? Bunlar normal hareketlerdir. Ancak buraya dikkat edin... Eğer birlikte oturup kalkınca, birlikte gezip tozunca, birlikte konuşunca, hatta birlikte susunca daha bir anlamlı oluyorsa emin olun. Gerçek sevgi budur!

-deneme 1,2
Devamını Oku »